< Luka 12 >

1 O sırada halktan binlerce kişi birbirlerini ezercesine toplanmıştı. İsa önce kendi öğrencilerine şunları söylemeye başladı: “Ferisiler'in mayasından –yani, ikiyüzlülükten– kaçının.
تَدانِیں لوکاح سَہَسْرَں سَہَسْرَمْ آگَتْیَ سَمُپَسْتھِتاسْتَتَ ایکَیکو نْییشامُپَرِ پَتِتُمْ اُپَچَکْرَمے؛ تَدا یِیشُح شِشْیانْ بَبھاشے، یُویَں پھِرُوشِناں کِنْوَرُوپَکاپَٹْیے وِشیشینَ ساوَدھاناسْتِشْٹھَتَ۔
2 Örtülü olup da açığa çıkarılmayacak, gizli olup da bilinmeyecek hiçbir şey yoktur.
یَتو یَنَّ پْرَکاشَیِشْیَتے تَداچّھَنَّں وَسْتُ کِمَپِ ناسْتِ؛ تَتھا یَنَّ جْناسْیَتے تَدْ گُپْتَں وَسْتُ کِمَپِ ناسْتِ۔
3 Bunun için karanlıkta söylediğiniz her söz gün ışığında duyulacak, kapalı kapılar ardında kulağa fısıldadıklarınız damlardan duyurulacaktır.
اَنْدھَکارے تِشْٹھَنَتو یاح کَتھا اَکَتھَیَتَ تاح سَرْوّاح کَتھا دِیپْتَو شْروشْیَنْتے نِرْجَنے کَرْنے چَ یَدَکَتھَیَتَ گرِہَپرِشْٹھاتْ تَتْ پْرَچارَیِشْیَتے۔
4 “Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın.
ہے بَنْدھَوو یُشْمانَہَں وَدامِ، یے شَرِیرَسْیَ ناشَں وِنا کِمَپْیَپَرَں کَرْتُّں نَ شَکْرُوَنْتِ تیبھْیو ما بھَیشْٹَ۔
5 Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Tanrı'dan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun. (Geenna g1067)
تَرْہِ کَسْمادْ بھیتَوْیَمْ اِتْیَہَں وَدامِ، یَح شَرِیرَں ناشَیِتْوا نَرَکَں نِکْشیپْتُں شَکْنوتِ تَسْمادیوَ بھَیَں کُرُتَ، پُنَرَپِ وَدامِ تَسْمادیوَ بھَیَں کُرُتَ۔ (Geenna g1067)
6 Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunlardan bir teki bile Tanrı katında unutulmuş değildir.
پَنْچَ چَٹَکَپَکْشِنَح کِں دْوابھْیاں تامْرَکھَنْڈابھْیاں نَ وِکْرِییَنْتے؟ تَتھاپِیشْوَرَسْتیشامْ ایکَمَپِ نَ وِسْمَرَتِ۔
7 Nitekim başınızdaki bütün saçlar bile sayılıdır. Korkmayın, siz birçok serçeden daha değerlisiniz.
یُشْماکَں شِرَحکیشا اَپِ گَنِتاح سَنْتِ تَسْماتْ ما وِبھِیتَ بَہُچَٹَکَپَکْشِبھْیوپِ یُویَں بَہُمُولْیاح۔
8 “Size şunu söyleyeyim, insanların önünde beni açıkça kabul eden herkesi, İnsanoğlu da Tanrı'nın melekleri önünde açıkça kabul edecek.
اَپَرَں یُشْمَبھْیَں کَتھَیامِ یَح کَشْچِنْ مانُشاناں ساکْشانْ ماں سْوِیکَروتِ مَنُشْیَپُتْرَ اِیشْوَرَدُوتاناں ساکْشاتْ تَں سْوِیکَرِشْیَتِ۔
9 Ama kim beni insanlar önünde inkâr ederse, kendisi de Tanrı'nın melekleri önünde inkâr edilecek.
کِنْتُ یَح کَشْچِنْمانُشاناں ساکْشانْمامْ اَسْوِیکَروتِ تَمْ اِیشْوَرَسْیَ دُوتاناں ساکْشادْ اَہَمْ اَسْوِیکَرِشْیامِ۔
10 İnsanoğlu'na karşı bir söz söyleyen herkes bağışlanacak. Oysa Kutsal Ruh'a küfreden bağışlanmayacaktır.
اَنْیَچَّ یَح کَشْچِنْ مَنُجَسُتَسْیَ نِنْدابھاوینَ کانْچِتْ کَتھاں کَتھَیَتِ تَسْیَ تَتْپاپَسْیَ موچَنَں بھَوِشْیَتِ کِنْتُ یَدِ کَشْچِتْ پَوِتْرَمْ آتْمانَں نِنْدَتِ تَرْہِ تَسْیَ تَتْپاپَسْیَ موچَنَں نَ بھَوِشْیَتِ۔
11 “Sizi havra topluluklarının, yöneticilerin ve yetkililerin önüne çıkardıklarında, ‘Kendimizi neyle, nasıl savunacağız?’ ya da, ‘Ne söyleyeceğiz?’ diye kaygılanmayın.
یَدا لوکا یُشْمانْ بھَجَنَگیہَں وِچارَکَرْترِراجْیَکَرْترِناں سَمُّکھَنْچَ نیشْیَنْتِ تَدا کینَ پْرَکارینَ کِمُتَّرَں وَدِشْیَتھَ کِں کَتھَیِشْیَتھَ چیتْیَتْرَ ما چِنْتَیَتَ؛
12 Kutsal Ruh o anda size ne söylemeniz gerektiğini öğretecektir.”
یَتو یُشْمابھِرْیَدْ یَدْ وَکْتَوْیَں تَتْ تَسْمِنْ سَمَیَایوَ پَوِتْرَ آتْما یُشْمانْ شِکْشَیِشْیَتِ۔
13 Kalabalığın içinden biri İsa'ya, “Öğretmenim, kardeşime söyle de mirası benimle paylaşsın” dedi.
تَتَح پَرَں جَنَتامَدھْیَسْتھَح کَشْچِجَّنَسْتَں جَگادَ ہے گُرو مَیا سَہَ پَیترِکَں دھَنَں وِبھَکْتُں مَمَ بھْراتَرَماجْناپَیَتُ بھَوانْ۔
14 İsa ona şöyle dedi: “Ey adam! Kim beni üzerinizde yargıç ya da hakem yaptı?”
کِنْتُ سَ تَمَوَدَتْ ہے مَنُشْیَ یُوَیو رْوِچارَں وِبھاگَنْچَ کَرْتُّں ماں کو نِیُکْتَوانْ؟
15 Sonra onlara, “Dikkatli olun!” dedi. “Her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü insanın yaşamı, malının çokluğuna bağlı değildir.”
اَنَنْتَرَں سَ لوکانَوَدَتْ لوبھے ساوَدھاناح سَتَرْکاشْچَ تِشْٹھَتَ، یَتو بَہُسَمْپَتِّپْراپْتْیا مَنُشْیَسْیایُ رْنَ بھَوَتِ۔
16 İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Zengin bir adamın toprakları bol ürün verdi.
پَشْچادْ درِشْٹانْتَکَتھامُتّھاپْیَ کَتھَیاماسَ، ایکَسْیَ دھَنِنو بھُومَو بَہُونِ شَسْیانِ جاتانِ۔
17 Adam kendi kendine, ‘Ne yapacağım? Ürünlerimi koyacak yerim yok’ diye düşündü.
تَتَح سَ مَنَسا چِنْتَیِتْوا کَتھَیامْبَبھُووَ مَمَیتانِ سَمُتْپَنّانِ دْرَوْیانِ سْتھاپَیِتُں سْتھانَں ناسْتِ کِں کَرِشْیامِ؟
18 Sonra, ‘Şöyle yapacağım’ dedi. ‘Ambarlarımı yıkıp daha büyüklerini yapacağım, bütün tahıllarımı ve mallarımı oraya yığacağım.
تَتووَدَدْ اِتّھَں کَرِشْیامِ، مَمَ سَرْوَّبھانْڈاگارانِ بھَنْکْتْوا برِہَدْبھانْڈاگارانِ نِرْمّایَ تَنْمَدھْیے سَرْوَّپھَلانِ دْرَوْیانِ چَ سْتھاپَیِشْیامِ۔
19 Kendime, ey canım, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar diyeceğim.’
اَپَرَں نِجَمَنو وَدِشْیامِ، ہے مَنو بَہُوَتْسَرارْتھَں نانادْرَوْیانِ سَنْچِتانِ سَنْتِ وِشْرامَں کُرُ بھُکْتْوا پِیتْوا کَوتُکَنْچَ کُرُ۔ کِنْتْوِیشْوَرَسْتَمْ اَوَدَتْ،
20 “Ama Tanrı ona, ‘Ey akılsız!’ dedi. ‘Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler kime kalacak?’
رے نِرْبودھَ اَدْیَ راتْرَو تَوَ پْراناسْتْوَتّو نیشْیَنْتے تَتَ ایتانِ یانِ دْرَوْیانِ تْوَیاسادِتانِ تانِ کَسْیَ بھَوِشْیَنْتِ؟
21 “Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur.”
اَتَایوَ یَح کَشْچِدْ اِیشْوَرَسْیَ سَمِیپے دھَنَسَنْچَیَمَکرِتْوا کیوَلَں سْوَنِکَٹے سَنْچَیَں کَروتِ سوپِ تادرِشَح۔
22 İsa öğrencilerine şöyle dedi: “Bu nedenle size şunu söylüyorum: ‘Ne yiyeceğiz?’ diye canınız için, ‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın.
اَتھَ سَ شِشْییبھْیَح کَتھَیاماسَ، یُشْمانَہَں وَدامِ، کِں کھادِشْیامَح؟ کِں پَرِدھاسْیامَح؟ اِتْیُکْتْوا جِیوَنَسْیَ شَرِیرَسْیَ چارْتھَں چِنْتاں ما کارْشْٹَ۔
23 Can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemlidir.
بھَکْشْیاجِّیوَنَں بھُوشَناچّھَرِیرَنْچَ شْریشْٹھَں بھَوَتِ۔
24 Kargalara bakın! Ne eker, ne biçerler; ne kilerleri, ne ambarları vardır. Tanrı yine de onları doyurur. Siz kuşlardan çok daha değerlisiniz!
کاکَپَکْشِناں کارْیَّں وِچارَیَتَ، تے نَ وَپَنْتِ شَسْیانِ چَ نَ چھِنْدَنْتِ، تیشاں بھانْڈاگارانِ نَ سَنْتِ کوشاشْچَ نَ سَنْتِ، تَتھاپِیشْوَرَسْتیبھْیو بھَکْشْیانِ دَداتِ، یُویَں پَکْشِبھْیَح شْریشْٹھَتَرا نَ کِں؟
25 Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzatabilir?
اَپَرَنْچَ بھاوَیِتْوا نِجایُشَح کْشَنَماتْرَں وَرْدّھَیِتُں شَکْنوتِ، ایتادرِشو لاکو یُشْماکَں مَدھْیے کوسْتِ؟
26 Bu küçücük işe bile gücünüz yetmediğine göre, öbür konularda neden kaygılanıyorsunuz?
اَتَایوَ کْشُدْرَں کارْیَّں سادھَیِتُمْ اَسَمَرْتھا یُویَمْ اَنْیَسْمِنْ کارْیّے کُتو بھاوَیَتھَ؟
27 “Zambakların nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.
اَنْیَچَّ کامْپِلَپُشْپَں کَتھَں وَرْدّھَتے تَداپِ وِچارَیَتَ، تَتْ کَنْچَنَ شْرَمَں نَ کَروتِ تَنْتُوںشْچَ نَ جَنَیَتِ کِنْتُ یُشْمَبھْیَں یَتھارْتھَں کَتھَیامِ سُلیمانْ بَہْوَیشْوَرْیّانْوِتوپِ پُشْپَسْیاسْیَ سَدرِشو وِبھُوشِتو ناسِیتْ۔
28 Ey kıt imanlılar, bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesindir.
اَدْیَ کْشیتْرے وَرْتَّمانَں شْوَشْچُولّیاں کْشیپْسْیَمانَں یَتْ ترِنَں، تَسْمَے یَدِیشْوَرَ اِتّھَں بھُوشَیَتِ تَرْہِ ہے اَلْپَپْرَتْیَیِنو یُشْمانَ کِں نَ پَرِدھاپَیِشْیَتِ؟
29 ‘Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?’ diye düşünüp tasalanmayın.
اَتَایوَ کِں کھادِشْیامَح؟ کِں پَرِدھاسْیامَح؟ ایتَدَرْتھَں ما چیشْٹَدھْوَں ما سَںدِگْدھْوَنْچَ۔
30 Dünya ulusları hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa Babanız, bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir.
جَگَتو دیوارْچَّکا ایتانِ سَرْوّانِ چیشْٹَنَتے؛ ایشُ وَسْتُشُ یُشْماکَں پْرَیوجَنَماسْتے اِتِ یُشْماکَں پِتا جاناتِ۔
31 Siz O'nun egemenliğinin ardından gidin, o zaman size bunlar da verilecektir.
اَتَایویشْوَرَسْیَ راجْیارْتھَں سَچیشْٹا بھَوَتَ تَتھا کرِتے سَرْوّانْییتانِ دْرَوْیانِ یُشْمَبھْیَں پْرَدایِشْیَنْتے۔
32 “Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü.
ہے کْشُدْرَمیشَوْرَجَ یُویَں ما بھَیشْٹَ یُشْمَبھْیَں راجْیَں داتُں یُشْماکَں پِتُح سَمَّتِرَسْتِ۔
33 Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin. Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer.
اَتَایوَ یُشْماکَں یا یا سَمْپَتِّرَسْتِ تاں تاں وِکْرِییَ وِتَرَتَ، یَتْ سْتھانَں چَورا ناگَچّھَنْتِ، کِیٹاشْچَ نَ کْشایَیَنْتِ تادرِشے سْوَرْگے نِجارْتھَمْ اَجَرے سَمْپُٹَکے کْشَیَں دھَنَں سَنْچِنُتَ چَ؛
34 Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.”
یَتو یَتْرَ یُشْماکَں دھَنَں وَرْتَّتے تَتْریوَ یُشْماکَں مَنَح۔
35 “Kuşaklarınız belinizde bağlı ve kandilleriniz yanar durumda hazır olun.
اَپَرَنْچَ یُویَں پْرَدِیپَں جْوالَیِتْوا بَدّھَکَٹَیَسْتِشْٹھَتَ؛
36 Düğün şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı çaldığı an kapıyı açmak için hazır bekleyen köleler gibi olun.
پْرَبھُ رْوِواہاداگَتْیَ یَدَیوَ دْوارَماہَنْتِ تَدَیوَ دْوارَں موچَیِتُں یَتھا بھرِتْیا اَپیکْشْیَ تِشْٹھَنْتِ تَتھا یُویَمَپِ تِشْٹھَتَ۔
37 Efendileri geldiğinde uyanık bulunan kölelere ne mutlu! Size doğrusunu söyleyeyim, efendileri beline kuşağını bağlayacak, kölelerini sofraya oturtacak ve gelip onlara hizmet edecek.
یَتَح پْرَبھُراگَتْیَ یانْ داسانْ سَچیتَنانْ تِشْٹھَتو دْرَکْشْیَتِ تَایوَ دھَنْیاح؛ اَہَں یُشْمانْ یَتھارْتھَں وَدامِ پْرَبھُسْتانْ بھوجَنارْتھَمْ اُپَویشْیَ سْوَیَں بَدّھَکَٹِح سَمِیپَمیتْیَ پَرِویشَیِشْیَتِ۔
38 Efendi gecenin ister ikinci, ister üçüncü nöbetinde gelsin, uyanık bulacağı kölelere ne mutlu!
یَدِ دْوِتِییے ترِتِییے وا پْرَہَرے سَماگَتْیَ تَتھَیوَ پَشْیَتِ، تَرْہِ تَایوَ داسا دھَنْیاح۔
39 Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın hangi saatte geleceğini bilse, evinin soyulmasına fırsat vermez.
اَپَرَنْچَ کَسْمِنْ کْشَنے چَورا آگَمِشْیَنْتِ اِتِ یَدِ گرِہَپَتِ رْجْناتُں شَکْنوتِ تَداوَشْیَں جاگْرَنْ نِجَگرِہے سَنْدھِں کَرْتَّیِتُں وارَیَتِ یُویَمیتَدْ وِتَّ۔
40 Siz de hazır olun. Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir.”
اَتَایوَ یُویَمَپِ سَجَّماناسْتِشْٹھَتَ یَتو یَسْمِنْ کْشَنے تَں ناپْریکْشَدھْوے تَسْمِنّیوَ کْشَنے مَنُشْیَپُتْرَ آگَمِشْیَتِ۔
41 Petrus, “Ya Rab” dedi, “Bu benzetmeyi bizim için mi anlatıyorsun, yoksa herkes için mi?”
تَدا پِتَرَح پَپْرَچّھَ، ہے پْرَبھو بھَوانْ کِمَسْمانْ اُدِّشْیَ کِں سَرْوّانْ اُدِّشْیَ درِشْٹانْتَکَتھامِماں وَدَتِ؟
42 Rab de şöyle dedi: “Efendinin, uşaklarına vaktinde azık vermek için başlarına atadığı güvenilir ve akıllı kâhya kimdir?
تَتَح پْرَبھُح پْروواچَ، پْرَبھُح سَمُچِتَکالے نِجَپَرِوارارْتھَں بھوجْیَپَرِویشَنایَ یَں تَتْپَدے نِیوکْشْیَتِ تادرِشو وِشْواسْیو بودّھا کَرْمّادھِیشَح کوسْتِ؟
43 Efendisi eve döndüğünde işinin başında bulacağı o köleye ne mutlu!
پْرَبھُراگَتْیَ یَمْ ایتادرِشے کَرْمَّنِ پْرَورِتَّں دْرَکْشْیَتِ سَایوَ داسو دھَنْیَح۔
44 Size gerçeği söyleyeyim, efendisi onu bütün malının üzerinde yetkili kılacak.
اَہَں یُشْمانْ یَتھارْتھَں وَدامِ سَ تَں نِجَسَرْوَّسْوَسْیادھِپَتِں کَرِشْیَتِ۔
45 Ama o köle içinden, ‘Efendim gecikiyor’ der, kadın ve erkek hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği günde, ummadığı saatte gelecek, onu şiddetle cezalandırıp imansızlarla bir tutacaktır.
کِنْتُ پْرَبھُرْوِلَمْبیناگَمِشْیَتِ، اِتِ وِچِنْتْیَ سَ داسو یَدِ تَدَنْیَداسِیداسانْ پْرَہَرْتُّمْ بھوکْتُں پاتُں مَدِتُنْچَ پْرارَبھَتے،
تَرْہِ یَدا پْرَبھُں ناپیکْشِشْیَتے یَسْمِنْ کْشَنے سوچیتَنَشْچَ سْتھاسْیَتِ تَسْمِنّیوَ کْشَنے تَسْیَ پْرَبھُراگَتْیَ تَں پَدَبھْرَشْٹَں کرِتْوا وِشْواسَہِینَیح سَہَ تَسْیَ اَںشَں نِرُوپَیِشْیَتِ۔
47 “Efendisinin isteğini bilip de hazırlık yapmayan, onun isteğini yerine getirmeyen köle çok dayak yiyecek.
یو داسَح پْرَبھےراجْناں جْناتْواپِ سَجِّتو نَ تِشْٹھَتِ تَداجْنانُسارینَ چَ کارْیَّں نَ کَروتِ سونیکانْ پْرَہارانْ پْراپْسْیَتِ؛
48 Oysa bilmeden dayağı hak eden davranışlarda bulunan, az dayak yiyecek. Kime çok verilmişse, ondan çok istenecek. Kime çok şey emanet edilmişse, kendisinden daha fazlası istenecektir.
کِنْتُ یو جَنوجْناتْوا پْرَہارارْہَں کَرْمَّ کَروتِ سولْپَپْرَہارانْ پْراپْسْیَتِ۔ یَتو یَسْمَے باہُلْیینَ دَتَّں تَسْمادیوَ باہُلْیینَ گْرَہِیشْیَتے، مانُشا یَسْیَ نِکَٹے بَہُ سَمَرْپَیَنْتِ تَسْمادْ بَہُ یاچَنْتے۔
49 “Ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. Keşke bu ateş daha şimdiden alevlenmiş olsaydı!
اَہَں پرِتھِوْیامْ اَنَیکْیَرُوپَں وَہْنِ نِکْشیپْتُمْ آگَتوسْمِ، سَ چیدْ اِدانِیمیوَ پْرَجْوَلَتِ تَتْرَ مَمَ کا چِنْتا؟
50 Katlanmam gereken bir vaftiz var. Bu vaftiz gerçekleşinceye dek nasıl da sıkıntı çekiyorum!
کِنْتُ یینَ مَجَّنیناہَں مَگْنو بھَوِشْیامِ یاوَتْکالَں تَسْیَ سِدّھِ رْنَ بھَوِشْیَتِ تاوَدَہَں کَتِکَشْٹَں پْراپْسْیامِ۔
51 Yeryüzüne barış getirmeye mi geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diyorum, ayrılık getirmeye geldim.
میلَنَں کَرْتُّں جَگَدْ آگَتوسْمِ یُویَں کِمِتّھَں بودھَدھْوے؟ یُشْمانْ وَدامِ نَ تَتھا، کِنْتْوَہَں میلَنابھاوَں کَرْتُّںمْ آگَتوسْمِ۔
52 Bundan böyle bir evde beş kişi, ikiye karşı üç, üçe karşı iki bölünmüş olacak.
یَسْمادیتَتْکالَمارَبھْیَ ایکَتْرَسْتھَپَرِجَناناں مَدھْیے پَنْچَجَناح پرِتھَگْ بھُوتْوا تْرَیو جَنا دْوَیورْجَنَیوح پْرَتِکُولا دْوَو جَنَو چَ تْرَیاناں جَناناں پْرَتِکُولَو بھَوِشْیَنْتِ۔
53 Baba oğluna karşı, oğul babasına karşı, anne kızına karşı, kız annesine karşı, kaynana gelinine karşı, gelin kaynanasına karşı olacaktır.”
پِتا پُتْرَسْیَ وِپَکْشَح پُتْرَشْچَ پِتُ رْوِپَکْشو بھَوِشْیَتِ ماتا کَنْیایا وِپَکْشا کَنْیا چَ ماتُ رْوِپَکْشا بھَوِشْیَتِ، تَتھا شْوَشْرُورْبَدھْوا وِپَکْشا بَدھُوشْچَ شْوَشْرْوا وِپَکْشا بھَوِشْیَتِ۔
54 İsa halka şunları da söyledi: “Batıda bir bulutun yükseldiğini görünce siz hemen, ‘Sağanak geliyor’ diyorsunuz, ve öyle oluyor.
سَ لوکیبھْیوپَرَمَپِ کَتھَیاماسَ، پَشْچِمَدِشِ میگھودْگَمَں درِشْٹْوا یُویَں ہَٹھادْ وَدَتھَ ورِشْٹِ رْبھَوِشْیَتِ تَتَسْتَتھَیوَ جایَتے۔
55 Rüzgarın güneyden estiğini görünce, ‘Çok sıcak olacak’ diyorsunuz, ve öyle oluyor.
اَپَرَں دَکْشِنَتو وایَو واتِ سَتِ وَدَتھَ نِداگھو بھَوِشْیَتِ تَتَح سوپِ جایَتے۔
56 Sizi ikiyüzlüler! Yeryüzünün ve gökyüzünün görünümünden bir anlam çıkarabiliyorsunuz da, şimdiki zamanın anlamını nasıl oluyor da çıkaramıyorsunuz?
رے رے کَپَٹِنَ آکاشَسْیَ بھُومْیاشْچَ لَکْشَنَں بودّھُں شَکْنُتھَ،
57 “Doğru olana neden kendiniz karar vermiyorsunuz?
کِنْتُ کالَسْیاسْیَ لَکْشَنَں کُتو بودّھُں نَ شَکْنُتھَ؟ یُویَنْچَ سْوَیَں کُتو نَ نْیاشْیَں وِچارَیَتھَ؟
58 Sizden davacı olanla birlikte yargıca giderken, yolda onunla anlaşmak için elinizden geleni yapın. Yoksa o sizi yargıcın önüne sürükler, yargıç gardiyanın eline verir, gardiyan da sizi hapse atar.
اَپَرَنْچَ وِوادِنا سارْدّھَں وِچارَیِتُح سَمِیپَں گَچّھَنْ پَتھِ تَسْمادُدّھارَں پْراپْتُں یَتَسْوَ نوچیتْ سَ تْواں دھرِتْوا وِچارَیِتُح سَمِیپَں نَیَتِ۔ وِچارَیِتا یَدِ تْواں پْرَہَرْتُّح سَمِیپَں سَمَرْپَیَتِ پْرَہَرْتّا تْواں کارایاں بَدھْناتِ
59 Size şunu söyleyeyim, borcunuzun son kuruşunu ödemedikçe oradan asla çıkamazsınız.”
تَرْہِ تْوامَہَں وَدامِ تْوَیا نِحشیشَں کَپَرْدَکیشُ نَ پَرِشودھِتیشُ تْوَں تَتو مُکْتِں پْراپْتُں نَ شَکْشْیَسِ۔

< Luka 12 >