2 Petrus 2
1 Ama İsrail halkı arasında sahte peygamberler vardı; tıpkı sizin de aranızda yanlış öğreti yayanlar olacağı gibi. Bunlar kendilerini satın alan Efendi'yi bile yadsıyarak gizlice aranıza yıkıcı öğretiler sokacaklar. Böyleleri kendi başlarına ani bir yıkım getirecek.
But there were false prophets also in the nation, just as there will be false teachers among you, men who will secretly introduce ruinous divisions, disowning even the Lord who bought them, and bringing speedy Ruin upon themselves.
2 Birçokları da onların sefahatine kapılacak. Onların yüzünden gerçeğin yoluna sövülecek.
There will be many, too, who will follow their licentious courses, and cause the Way of the Truth to be maligned.
3 Açgözlülüklerinden ötürü uydurma sözlerle sizi sömürecekler. Onlar için çoktan beri verilmiş olan yargı gecikmez. Onları bekleyen yıkım da uyuklamaz.
In their covetousness they will try to make you a source of profit by their fabrications; but for a long time past their Sentence has not been standing idle, nor their Ruin slumbering.
4 Tanrı günah işleyen melekleri esirgemedi; onları cehenneme atıp karanlıkta zincire vurdu. Yargılanıncaya dek orada tutulacaklar. (Tartaroō g5020)
Remember, God did not spare angels when they sinned, but sent them down to Tartarus, and committed them to caverns of darkness, to be kept under guard for judgment. (Tartaroō g5020)
5 Tanrı eski dünyayı da esirgemedi. Ama tanrısızların dünyasına tufanı gönderdiğinde, doğruluk yolunu bildiren Nuh'u ve yedi kişiyi daha korudu.
Nor did he spare the world of old; though he preserved Noah, the Preacher of Righteousness, and seven others, when he brought a flood upon the godless world.
6 Sodom ve Gomora kentlerini yakıp yıkarak yargıladı. Böylece tanrısızların başına geleceklere bir örnek verdi.
He condemned the cities of Sodom and Gomorrah and reduced them to ashes, holding them up as a warning to the godless of what was in store for them;
7 Ama ilke tanımayan kişilerin sefih yaşayışından azap duyan doğru adam Lut'u kurtardı.
but he rescued righteous Lot, whose heart was vexed by the wanton licentiousness of his neighbours;
8 Çünkü onların arasında yaşayan bu doğru adam, görüp işittiği yasa tanımaz davranışlar yüzünden doğru yüreğinde her gün ıstırap çekerdi.
for, seeing and hearing what he did, as he lived his righteous life among them, day after day, Lot’s righteous soul was tortured by their wicked doings.
9 Görülüyor ki Rab kendi yolunda yürüyenleri karşılaştıkları denemelerden nasıl kurtaracağını bilir. Doğru olmayanları, özellikle benliğin yozlaşmış tutkuları ardından giden ve yetkisini hor görenleri cezalandırarak yargı gününe dek nasıl alıkoyacağını da bilir. Bu küstah, dikbaşlı kişiler yüce varlıklara sövmekten korkmazlar.
The Lord, therefore, knows how to deliver the pious from temptation, and to keep the wicked, who are even now suffering punishment, in readiness for ‘the Day of Judgment’ —
especially those who, following the promptings of their lower nature, indulge their polluting passions and despise all control. Audacious and self-willed, they feel no awe of the Mighty, maligning them,
11 Oysa melekler bile, güç ve kudrette daha üstün oldukları halde bu varlıkları Rab'bin önünde söverek yargılamazlar.
even where angels, though excelling them in strength and power, do not bring against them a malignant charge before the Lord.
12 Ama anlamadıkları konularda sövüp sayan bu kişiler, içgüdüleriyle yaşayan, yakalanıp boğazlanmak üzere doğan, akıldan yoksun hayvanlar gibidir. Hayvanlar gibi onlar da yıkıma uğrayacaklar.
These men, however, like animals without reason, intended by nature to be caught and killed — these men, I say, malign those of whom they know nothing, and will assuredly perish through their own corruption,
13 Ettikleri haksızlığa karşılık zarar görecekler. Gündüzün zevk alemlerine dalmayı eğlence sayarlar. Birer leke ve yüzkarasıdırlar. Sizinle yiyip içerken kendi hilelerinden zevk alırlar.
suffering themselves, as the penalty for the suffering that they have inflicted. They think that pleasure consists in the self-indulgence of the moment. They are a stain and a disgrace, indulging, as they do, in their wanton revelry, even while joining you at your feasts.
14 Gözleri zinayla doludur, günaha doymazlar. Kararsız kişileri ayartırlar. Yüreği açgözlülüğe alıştırılmış lanetli insanlardır.
They have eyes only for adulteresses, eyes never tired of sin; they entice weak souls; their minds are trained to covet; they live under a curse.
15 Haksızlıkla elde ettiği kazancı seven Beor oğlu Balam'ın yolunu tutarak doğru yolu bırakıp saptılar.
Leaving the straight road, they have gone astray and followed in the steps of Balaam, the son of Beor, who set his heart on the reward for wrong-doing,
16 Balam işlediği suçtan ötürü azarlandı. Konuşamayan eşek, insan diliyle konuşarak bu peygamberin çılgınlığına engel oldu.
but was rebuked for his offence. A dumb animal spoke with the voice of a man, and checked the prophet’s madness.
17 Bu kişiler, susuz pınarlar, fırtınanın dağıttığı sis gibidirler. Onları koyu karanlık bekliyor.
These men are like springs without water, or mists driven before a gale; and for them the blackest darkness has been reserved.
18 Çünkü yanlış yolda yürüyenlerden henüz kurtulanları, boş ve kurumlu sözler söyleyerek benliğin tutkularıyla, sefahatle ayartırlar.
With boastful and foolish talk, they appeal to the passions of man’s lower nature, and, by their profligacy, entice those who are just escaping from the men who live such misguided lives.
19 Onlara özgürlük vaat ederler, oysa kendileri yozlaşmışlığın kölesidirler. Çünkü insan neye yenilirse onun kölesi olur.
They promise them freedom, while they themselves are slaves to corrupt habits; for a man is the slave of anything to which he gives way.
20 Rab ve Kurtarıcı İsa Mesih'i tanımakla dünyanın çirkefliğinden kurtulduktan sonra yine aynı işlere karışıp yenilirlerse, son durumları ilk durumlarından beter olur.
If, after having escaped the polluting influences of the world, through knowing our Lord and Saviour, Jesus Christ, men are again entangled in them, and give way to them, their last state has become worse than their first.
21 Çünkü doğruluk yolunu bilip de kendilerine emanet edilen kutsal buyruktan geri dönmektense, bu yolu hiç bilmemiş olmak onlar için daha iyi olurdu.
It would, indeed, have been better for them not to have known the Way of Righteousness, than, after knowing it, to turn away from the holy Command delivered to them.
22 Şu gerçek özdeyiş onların durumunu anlatıyor: “Köpek kendi kusmuğuna döner”, “Domuz da yıkandıktan sonra çamurda yuvarlanmaya döner.”
In their case is seen the truth of the proverb — ‘A dog returns to what he has vomited’ and ‘A sow after washing to her wallowing-place in the mud.’
